Dienstag, 28. Dezember 2010

Bid'atlar Delaletdir / Bidati-Hasene ?

بسم الله الرحمن الرحيم

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً
''Andolsun ki, sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü ümid eden ve Allah'ı çokca anan kimseler için, Rasûlullah'ta güzel bir örnek vardır.'' Ahzab/21

Ayeti kerime hakkında;

Yüce Allah önceki âyetlerde Hendek savaşını ve bu savaşta cihada katılmamak ve katılmak isteyenleri kösteklemek suretiyle, imanla küfür arasında mütereddit kalan münafıkların tutumlarım anlatmıştı. Bu âyetlerde de, sabır, sebat, fedakârlık ve cihad hususunda Rasulullah (s.a.v.)'a uyulmasını mü'minlere emretti. < Muhammed Ali Es Sabuni, Safvetü’t-Tefasir >

Muhakkak ki Allah’a ve âhiret gününe inananlar için Allah’ın Resûlünde güzel bir örnek vardır.
Evet Rasûlullah efendimizin tüm hayatı bizim için en güzel bir örnektir. Çünkü Allah’ın Resûlü örnek kuldur, form dilekçedir. Allah bizden istediği kulluğu onun şahsında örneklemiştir. Size gönderdiğim bu elçim gibi bir hayat yaşayın buyurmuştur. Tabii Rasûlullah efendimizin örnekliği sadece kendi dönemi ashabını değil, kıyâmete kadar tüm mü’minleri bağlayacaktır.
Üsve, arkasından gidilecek, takip edilecek nümune-i imtisâl demektir. Evet Allah’ın Resûlü tüm sözlerinde, tüm fiillerinde, tüm ha-yatında mü’minler için takip edilmesi gereken bir örnektir.
< Besairul-Kuran/A.Küçük >

* فَاَمِنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ النَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ الَّذِى يُؤْمِنُ بِاللهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ.......

''Gelin Allah'a ve O'nun ümmi peygamberi olan elçisine inanın ki, o peygamber de Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır, O'na uyun(tabi olun) ki doğru yolu (Hidayeti) bulasınız!" Araf / 158

Ayeti kerime hakkında;

Evet Allah’a ve Allah’ın âyetlerine herkesten önce iman etmiş Allah’ın ümmî elçisine siz de inanın. O öyle bir elçi ki Allah’tan gelenlere iman etmiş.O peygambere tâbi olup, tüm hayatınızda onu izleyin. Onun peşini bırakmayın. Onun hayat tarzını, onun yaşam biçimini, onun mücâdele yöntemini, onun sünnetini çok iyi belleyip adım adım onu izleyin ki doğru yolu bulasınız, hidâyete eresiniz. Yolunuzu ona sorun, onun gösterdiği yoldan gidin ki sırat-ı müstakîmi ve cennet yolunu bulasınız, cehennem yollarından da sakınasınız. Çünkü bu yol üzerinde sapak noktaları vardır. Sırat-ı müstakîmden sağa sola sapan yollar vardır. Küfür yolları, şirk yolları nifak yolları gibi şeytanların yolları vardır ki bunların tamamı Rasulullah tarafından açıklanmıştır. Bu sapaklara düşmemek için sürekli Allah’ın kitabı ve Resûlünün sünnetiyle birlikte olmak zorundayız. < Besairul-Kuran/A.Küçük >

Merhum Seyyid Kutub, bu ayeti kerimenin tefsirinde şunları ifade eder;
''Son olârak Peygamberin benimsemeye çağırdığı imanın gereklerine dikkat çekmektedir. Buna göre imanın gereği, peygamberin emrettiği ve hüküm olarak belirlediği şeylere bağlılık göstermektir. Peygamberin izlediği yolu ve yaptığı işleri sahiplenmek ve O'nu izlemektir. Yüce Allah'ın şu sözü bunu ortaya koymaktadır:
"Ona uyunuz ki, doğru yolu bulasınız" Öyleyse, insanların hidayete kavuşmalarının tek yolu, Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- kendilerini çağırdığı yola bizzat girmeleri ve bu yolda O'na uymalarıdır.'' < Fizilalil-Kurani/Şehid Seyyid Kutub >
AYETİ KERİMELERDEN ALINACAK DERSLER

1-Rabbimiz; '' Rasûlullah'ta (sizler için)güzel bir örnek vardır.'' buyurur.Bir diğer ayeti celilede''O'na
uyun(tabi olun) ki doğru yolu (Hidayeti) bulasınız!" buyurmak suretiyle ve benzeri ayeti kerimelerde
biz müminlere çok açık ve bariz ifadelerle hayatımızın her safhasında göndermiş olduğu şanlı pey-
gamberini kendimize önder ve örnek edinmemizi beyan buyurmakta'dır. Ve ancak böyle yaptığımız
takdirde hidayet,felah ve kurtuluşa erişe bileceğimizi bildirmekte'dir.

''Usve'' ifadesi; Arkasından gidilecek,adım adım takip edilecek numune ve örne ve örnek insan
manalarını içermekte'dir.

2-Binaen aleyh müminlere gereken ve elzem olan ,Allahın resulune tabi olmak,o şanlı peygamberin (s.-
a.v) gösterdiği yolda ve istikametde yürümek,onun hidayete götüren sünneti seniyyelerine dört elle
sarılıp temessük etmek'tir.Bu aynı zamanda imanın gereğidir.Zira sünnetleri basite almak,hiçe say-
mak,hayat proğramı olarak kubullenmemek, dinde ikinci kaynak olarak kabul etmemek küfür ve
zındıklık'tır.

3-Hal böyle olunca doğal olarak sünnetin zıddı ve tam aksi olan bidat ve hurafelerinde reddi ve inkarı
müminlere farz olmakta, imanlarının gereği olmakta'dır.Hiç şüphesiz dine sonradan sokuşturul maya
çalışılan Bid'at ve Hurafeler,çirkin ve Haram olmanın yanısıra, dini tahrif ve tağyir eden unsurlardır.
Bid'atlar vaz edip,bid'at ve hurafeler peşinde koşturan bid'atcılarda birer delalet ve sapıklık tellalları,
davetcileri'dirler.Ayeti kerimelerin yanısıra bir çok sahih hadislerde bid'at ve bid'atcılar yerilmiştir ;

عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ : « تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ، لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَكْتُمْ بِهِمَا :
* كِتَابَ اللَّهِ، وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
Resulu ekrem (s.a.v) buyurduki:" Size iki sey (emir) bırakıyorum,onlara sarıldığınız müddetce asla delalete düşmezsiniz;Allahın kitabı ve benim sünnetlerim." ( Imam Malik/Muvatta )

إياكم والمحدثات فإن كل محدثة ضلالة

Allah resulu (s.a.v):Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at
dalâlettir, sapıklıktır” buyurdular. < Ebû Dâvûd, Tirmizi, İbni Mâce >

وَعَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ الله عَنْهَا قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ الله ; مَن عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدّ

1- Âişe (r.anha)dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v)şöyle buyurdu:“Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez.” Buhari ve Müslim
" فعليكم بسنتي وسنة الخلفاء الراشدين المهديين عضوا عليها بالنواجذ وإياكم ومحدثات
" الأمور فإن كل بدعة ضلالة *
Resulullah (s.a.v) "Sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-yi Râşidîn’in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır”  buyurdular.

Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizi, İlim 16. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 6

بسم الله الرحمن الرحيم

BİD'AT NEDİR ? MANA,MAHİYET VE KISIMLARI < Muhtasar >



. الحمد لله وحده والصلاة والسلام على عبده ورسوله نبينا محمد وعلى آله وأصحابه ومن تبعهم باحسان إلى يوم الدين

Hiç şüphesiz müslümanlar arasında yüz yıllardan beri süregelen,hakkında birçok eser ve makaleler
yazılan,munakaşalar ve munazaralar yapılan,hakkında ifrat ve tefrite kaçılan konuların en önemlilerin-
den biriside Bid'at meselesidir.İnsanların bir kısmı Bid'atları reddetme ve sakındırma adına yaptıkları çalışmalarında;camilerin minarelerinin bidat olduğunu iddia etmek ve yakıp yıkmak,namazdan sonra elleri açıp Allahu tealaya dua etmenin bid'at ve hatta haram olduğunu iddia etmek gibi tutumlar sergile
mek suretiyle ifrata kaçmışlar. Müslümanları asi,ehli dalalet ve hatta müşriklikle itham etmişler'dir.
Sonra insanlardan diğer bir kısmıda bunların tam aksi olan tutum ve tavır sergilemek suretiyle;
Din adına,iyi niyyet maskesi altında,bid'atı-hasene maskesi altında dinde olmayan,şeriatın ahkamına muhalif bir çok bid'at ve hurafeler uydurmak suretiyle dini tahrif ve tağyire kalkışmakla tefrite kaçmış
lardır.Ortada bir hakikat varki; Dinde ifrat ve tefritin her ikiside delalet ve caiz olmayan bir tutumdur.

Bid'atın tarifi;

Lügatda bid'at; '' Geçmişte bir örneği olmaksızın yapılan şey'dir.'' (bak,Lisanul-arab)

İbni Hacer Askalani (r.alh);
''Bid'at,kelime anlamı itibariyle önceden bir örneği bulunmayan ve sonradan ortaya çıkarılan şeyler'dir.
Şeriatta ise sünnete karşıt anlamda kullanılır.''

İbni Receb Hanbeli (r.alh) ,Cami'ul Ulum vel Hikem'de;
'' Bid'at ile kastedilen,şeriatın temel kaynakları içinde, hakkında delil bulunmayan yenilikler'dir.''der.

Dr.Abdullah Draz;
'' Kitapta,sünnetde ve bu ikisinden çıkarılan delillerde kendisine dayanak bulunmayan yeni uygulama-
lar'dır.'' (Mizan beyne's Sünne ve'l Bid'a)

Bid'atı-Hasene ve Bid'atı-Seyyie taksimi ?

Bid'atin hasenesi ve seyyi'esi diye bir taksim varmıdır ?Kast'olunan nedir ?.İşte genelde üzerinde kasır-
gaların kopartıldığı ana meselelerden biriside bu konudur.Allah resulu(s.a.v)nun hadisi malumdur ;
''Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır” . < Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizi, İlim 16. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 6 >

İmamı Nevevi resu ekremin (s.a.v)'' her bid'at delalet'dir'' sözü ile alakalı şöy demekte;
'' Bu genel bir ifade'dir.Ancak bununla kastedilen anlam özeldir.O da şeriatda doğruluğuna delalet eden
birşey bulunmayan yeniliklerdir.Bu gibi yenilikler bid'atlardan sayılmaktadır.''< İma Suyutinin Suneni- Nesai'ye yazmış olduğu haşiye.C.2,sh.234 / El-esas fis-sünne, Said Havva >
Burada ''delalet'' kapsamına giren bid'atlar zemmedilen ve yerilen,şeriatın metnine ve ruhuna ters olan
bid'atlardır.Yoksa şeriatın güzelliğine şahidlik etdiği ancak lügat itibariyle bid'at olan şeyler makbul' ve
mubah olan şeylerdir.Sahabe hayatına baktığımızda ilk defa bid'atı-hasene (ne güzel bir bidat) tabirini
Hz.Ömer(r.a)kullanmıştır.İnsanları Teravih namazı kılmak için cemaat halinde bir imam arkasında
toplamış ve ''Bu uygulama negüzel bir bid'atdır''demiştir. (bak,Buhari/Kitabu Salati't Teravih)

Elbetteki Allah resulunun bizzatihi bir müddet kıldırdığı bu namaz bid'at değildi,ancak Hz.Ömer bura-
da kelimenin lügavi manasını kast ederek bu ifadeyi kullanmıştır.Çünkü bu fiil dinde olmayan ve ilk defa uygulanan bir şey değildi.Ancak sabit olan ve inkar edilemeyen bir şey varki, bu ifadeyi Hz.Ömer
kullanmıştır.Buradan anlaşılan o ki;Belki ilk dönemde aynı şekliyle uygulanmasada,şeriatın güzel gör-
düğü ve varlığına şahidlik yaptığı ancak sonraki zamanlarda uygulandığı (lügavi manada) bid'atlere
Bid'ati-hasene tabirini kullanmanın da caiz olduğu'dur.Ancak asıl itibariyle bunlar müstehabtırlar.


İmam Şafii (r.alh)bid'at hakkında şu ifadeleri mevcuttur; Harmele bin Yahyanın şöyle dediği bildirilmiş
tir;'' Ben İmamı Şafii'nin şöyle dediğini duydum;''Bid'at iki kısımdır,Övülen bid'at ve yerilen bid'at.
Sünnete uygun düşeni övülen,aykırı düşenide yerilendir.'' ( Kaynak ve kitap isimleri için bak,El Esas
fis Sünne/ Said Havva (r.alh).

Allame İbni Receb Hanbeli (r.alh) şöyle demektedir;''Şeriatın temel kaynaklarında delil bulunan bir ye-
nilik,sözlük anlamı itibariyle bid'at olarak adlandırılsada şer'i anlamda bid'at değildir.'' Yine şöyle der;
'' Selefin bazı bid'atları hasene addetmesi,şer'i anlamıyla değil,lügavi anlamıyladır.Hz.Ömerin ''bu ne
güzel bid'atdır'' sözü bu cümledendir.Onun kasdı her nekadar bu uygulama bu şekliyle mevcut olmasa-
da,ancak dinde aslının bulunduğunu ifade etmekti.'' ( bak,Cami'ul Ulum ve'l Hikme)

Merhum Said Havva (r.alh) Şöyle der;'' Ortaya çıkarılan yenilik,şeriat ölçüleri ve nasların ışığında de-
ğerlendirilmeye tabi tutulur.Şeriatın güzelliğine şahidlik ettiği şey,güzel ve makbul'dur.Şeriatın kendi
ölçülerine aykırı olduğuna şahidlik ettiği ise çirkin ve merduttur.Birinci türdeki uygulamaların ,yenilik
olması itibariyle dil yönünden bid'atı-hasene olarak adlandırılır.Ancak esasında bu şer'i anlamda bir
bid'at değildir....Burada bid'at kelimesinin sözlük anlamı ile kullanılması Hz.Ömerin (ra)teravih namazı
ile ilgili olarak '' bu negüzel bir bid'attır'' sözüne dayandığından'dır. (El-Esas Fis-Sünne/Said Havva)


O Halde netice olarak şöyle dememiz mümkündür;

''Hadisi şerifte,insanı delalete,sapıklığa sürükleyen bid'atlar;
Şeriatın güzelliğine şahidlik etmediği,bilakis şeriat ilkelerine ters düşen,yada şeriatın gerçekleş-
tirilmesini istediği şeylerden olmayan bid'atlardır.Ancak,Şeriattan olan, genel yada özel delille şeriatın
gerçekleştirilmesini istediği uygulamalardan olduğu belirlenen yenilik,hadiste kast edilen ve zemmedi-
len şer'i anlamdaki bid'atlardan değildir.Belki lügavi manasını kastederek zikredilen bid'ati-hasene'dir.
Zira bu tür yenilikler her ne kadar o şekliyle peygamber (s.a.v) zamanında yapılmadıklarından dolayı
yenlik ve sonradan yapılması hasebiyle lügavi manada bid'at olsada,asıl itibariyle şer'i bir kaynağa ve-
yahut bir sünnete dayandığında müstahab'dır.İstismar etmemek ve kötüye kullanmamak kaydıyla bu tür
yeniliklere lügavi manasını kastederek bid'atı-hasene demekte bir sakınca görülmemiştir.
Hulefa'i Raşidinden Hz.Ömer (r.a) bu ifadeyi kullandığı sabit ve meşhurdur.Ancak yine altını çizerek
zikredilmesi gereken bir hakikat varki,Şeriatın şahidlik yapmadığı ve sünnetle asla birbağı bulunmayan
bid'atlerin '' hasene ve seyyie '' gibi bir taksimi olamaz hepsi delalet ve sapıklıktır.''
Bid'atin Kısımları;

Bir çok muhaddis ve muhakkik alimlerimizinde kabul ettiği gibi, bid'atleri iki kısma ayırmamız
mümkün ve hatta zaruridir.Bunlar kısa birkaç misallerle zikredecek olursak;

1- a) Mekruh ve b) Haram olan bid'atlar;

a) Sünnet olan tesbihatların sayılarını değiştirmek ve bozmak, vs.gibi bid'atlar.
b)Sakalı kesmek,kadın erkek karışık zikir,özellikle kadınların şeyhlerin resimlerini ceblerinde taşıma
ları ve öpmeleri,yine hepbirlikte zikir adı altında raks ederek tepinmeleri,vb.bid'atlar gibi.

2- Küfür veya Şirk olan bid'atlar;

Tağut ve şirk meclislerine girmek, O meclislere ,oy kullanmak suretiyle tağutluğa ve ilahlığa kolları
sıvamış (cüce) şahısları taşımak ve göndermek vb.bid'atlar gibi.Kabir ehlinden direk olarak yardım
dilemek,çocuğu olmayanların onlardan çocuk taleb etmeleri,hastaların, direk şifa taleb etmeleri gibi.
Geçmiş tarihte yaşamış ve günümüzdede aynı fikre ve zihniyete sahib olan Haricilik,Cehmiyecilik,
Mürcilik,Kader inkarcıları, sünnet inkarcıları ve düşmanları, vb,gibi.



Not; Asrımızın en büyük bid'atlarından biriside (Şirk ve Küfür olan), Allahu tealanın indirdiği ve gön-
derdiği Kitabı mübin ile hükmetmemek'tir.Onu kenara itip,küfrün ve ğayri müslimlerin kanun ve
hükümleriyle hükmetmektir.Ayrıca,müslümanların başına çökmüş bulunan Tağut ve Firavunların
bu tür amel ve icraatlarının küfür olmadığını savunup, avukatlıklarını yaparken muvahhid
müminleride haricilikle itham etmek'tir.

< إياكم والمحدثات فإن كل محدثة ضلالة >
'' Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır ”
< Ebû Dâvûd, Tirmizi, İbni Mâce,İbni Hibban >

< م٠هارون ابوانصار العينتابي >
M.Harun ebu Ensar el-Ayıntabi

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen